tag:blogger.com,1999:blog-138109042024-02-29T00:06:26.946+03:00YAZIN SANATIAsuman Kafaoğlu-Büke
Edebiyat EleştirileriAsuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.comBlogger115125tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-26683909511194279202011-10-16T13:39:00.001+03:002011-10-16T13:40:33.301+03:00YAZIN SANATI <!--[if gte mso 9]> <![endif]--> <!--[if gte mso 9]> Normal 0 false false false EN-US JA X-NONE <![endif]--><!--[if gte mso 9]>Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com31tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-44359926482201072492011-08-03T10:06:00.001+03:002011-08-03T10:16:54.935+03:00Yaşar Kemal "Röportajlar" <!--[if gte mso 9]> 96 800x600 <![endif]--> <!--[if gte mso 9]> Normal 0 false false false EN-US JA X-NONE <![endif]--><!--[if gte mso 9]>Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-60769297220269871812011-07-05T11:19:00.003+03:002011-07-05T11:41:30.563+03:00Catullus "Bütün Şiirleri"<!--StartFragment--> ANTİK ÇAĞDAN EROTİK DİZELER Ülkemizde, dünya klasikleri arasında en az bilinen dönem büyük olasılıkla Roma İmparatorluğu yıllarıdır. Antik çağın bu döneminin adı bile birçoklarının aklını karıştırmaya yeter: “Latin Edebiyatı” dendiğinde Latin Amerika Edebiyatı ile karıştırılır, oysa Latince yazılan metinlerden söz edildiği için bazen bu deyim kullanılır; bazen de “Roman Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-54887347727920364532011-07-05T11:15:00.002+03:002011-07-05T11:18:46.593+03:00Emre Caner "Mihri Müşfik hanımın İzinde"<!--StartFragment--> İLK KADIN TÜRK RESSAMI Öncü kadınların hayat hikayeleri hep ilgi çekici olur. İlk Türk kadın ressamı Mihri hanım da yaşadığı çağın kadınlardan farklı bir cesarete sahip, dilediğince yaşamaktan çekinmeyen bir kadındı. Mihri Hanım’ın adını yıllar önce Selim İleri’nin bir oyunu (Mihri Müşfik: Ölü Bir Kelebek) sayesinde duymuştum. Hayat hikayesini de bu hafta yayımlanan EmreAsuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-7140692847295652582011-07-05T11:09:00.002+03:002011-07-05T11:14:42.975+03:00Aleksandr Soljenitsin "Ivan Denisoviç'in Bir Günü"<!--StartFragment--> SOLJENİTSİN ve STALİN Bazı kitapların yayımlanış hikâyeleri, kitabın kendinden fazla ün kazanır. Eseri okumayanlar bile suçlanma, yasaklanma, toplatılma sürecini bilirler bu kitapların. Aleksandr Soljenitsin’in Ivan Denisoviç’in Bir Günü adlı eseri de hikâyesiyle ünlü olmuş böylesi bir kitaptır. Bir dönem yalnızca Sovyetler Birliği’nde değil, tüm dünyada ateşli Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-61624388765980606282011-06-23T14:30:00.002+03:002011-06-23T14:35:29.891+03:00Elisabeth Badinter "Kadınlık mı Annelik mi?"<!--StartFragment--> HEM ANNE, HEM KADIN OLUNUR MU? Bir nesil kadının hayatını şekillendirmesinde Simone Weil ve Simone de Beauvoir gibi feminist düşünürler önemli rol oynamışlardı. Bizden önceki nesillerin sorgulamayı düşünmediği yeni hayat tarzları sunuyorlardı, bir çok kadın bu düşüncelerle, gerileme olasılığı olmayan yeni hayat kurduğunu düşünüyordu. Beauvoir kadar değilse Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-72372158893826677262011-05-10T14:18:00.001+03:002011-05-10T14:23:46.013+03:00Gabriella Ambrosio "Ayrılmadan Önce"<!--StartFragment--> SIRADANLAŞAN ÖLÜM Filistin’de sıradan bir gün, ölümden ve ölüm haberinden uzak bir gün olmaz. İtalyan gazeteci yazar Gabriella Ambrosio “Ayrılmadan Önce” adlı romanında Kudüs’te yaşayan birkaç ailenin yedi saatini anlatıyor. Aslında herşey sıradan bir gün gibi başlıyor: bir bahar gününde, sabah saat yedide, roman kahramanları masum uykularından uyanıyorlar.Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-29255088444696834642011-05-10T14:15:00.003+03:002011-05-10T14:18:18.675+03:00Necip Mahfuz "Aşk Zamanı"<!--StartFragment--> GÖZLER MISIR’DA Haftalardır tüm dünya gözlerini kulaklarını Mısır’a dikmiş, iyi haberler bekliyordu. Görünene göre, sonunda halkın istediği oldu; sokaklarda şenlikler yapıldı, Tunus gibi bazı Kuzey Afrika ülkeleri bu sevinci Mısırlılarla paylaştı. Yine de Ortadoğu’da bilinmezlerle dolu yeni bir sürecin başladığını kabul etmek gerekiyor. Ülkemizde çoğu insan Mısır’ı NecipAsuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-26785164461188676732011-03-21T18:11:00.002+02:002011-03-21T18:16:22.708+02:00Murathan Mungan "Kibrit Çöpleri"<!--StartFragment--> MİNİ ÖYKÜLER Dünya edebiyatının bilinen en kısa deyiş biçimi olarak kabul edilir Haiku’lar. Onyedi heceden oluşan haiku, bir an’ı ya da bir imgeyi anlatır. Bir sadeleşme örneğidir adeta. Özünde, en az olanla yetinme sanatı ve detay, fazlalık, gereksiz süslemelerden kaçınma felsefesini barındıran Zen Budist sanat formudur. Haiku’ların hissedilen ilk özelliği, dondurulmuş Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-91808565483103949012011-01-23T15:59:00.002+02:002011-01-23T16:03:47.033+02:00Paul Auster "Sunset Park"<!--StartFragment--> <!--StartFragment--> Savaştan evine dönen -- bazen yaralı, bazen umutsuz -- erkeğin hikayesi, Odysseus’tan beri sayısız kereler anlatılmıştır. Paul Auster son romanı “Sunset Park”ta Odysseus’a ve daha birçok kahramana gönderme yaparak bir eve dönüş hikayesi anlatıyor. Roman kahramanı, Miles adında bir genç adam. Çocukluğunda iyi bir öğrenci, yetenekli bir sporcu, zekiAsuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-43976957067456523052011-01-23T15:54:00.002+02:002011-01-23T15:58:59.928+02:00John Burnside "Şeytanın Ayak İzleri"<!--StartFragment--> KASABANIN ŞEYTANI Bazı roman girişleri öylesine etkileyici bir güce sahiptir ki, adeta kitaba yapıştığınızı hissedersiniz. Bu hafta okuduğum John Burnside’ın “Şeytanın Ayak İzleri” aynen böylesi yapıştırıcı güce sahip romanlardan. Giriş bölümü katlanarak açılan, kendini soyarak ele veren bir anlatıyla yakalıyor okuru, gerçi bu gerilimi romanın sonuna kadar sürdürdüğü Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-42821746375360705402011-01-23T15:51:00.001+02:002011-01-23T15:54:09.428+02:00Cemil Kavukçu "DüşKaçıran"<!--StartFragment--> Mutsuzluktan Kaçabilmek Bir insan hayatın gidişatından memnun değilse ve herşeyi geride bırakmak istiyorsa, nereye kaçabilir? Mümkün müdür mutsuzluktan kaçabilmek? Cemil Kavukçu’nun yeni kitabı Düşkaçıran’ı okurken bunun gibi bir sürü soru yağdı aklıma. Bir sahil kasabasında yeni bir hayata başlamak, kaçmak mıdır? Yoksa bir kişiden kaçarken, insan hayattan mı kaçar? “Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-4341894514758207812011-01-08T14:27:00.003+02:002011-01-08T14:31:15.948+02:00Stephen Greenblatt "Shakespeare Olmak"<!--StartFragment--> SHAKESPEARE OLMAK ya da OLMAMAK William Shakespeare’in doğduğu ve çocukluğunun geçtiği Stratford-upon-Avon’un sokaklarında gezerken, evlere ve insanlara bakıp düşünüyordum, o zamanlar nüfusu iki bini geçmeyen bu küçük kasabada doğan bir çocuk acaba nelerden etkilendi de insanlığın gördüğü en büyük şairlerden biri olabildi? Sıradan bir kasaba bu akıl almaz üstün yeteneği Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-25920949254143986322011-01-08T14:21:00.002+02:002011-01-08T14:26:08.167+02:00Pedro Mairal "Kayıp Parça"<!--StartFragment--> Latin Amerika edebiyatı 1960’larda beklenmedik bir çıkış yakaladı. Julio Cortázar, Gabriel Garcia Márquez, Carlos Fuentes, Mario Vargas Llosa gibi o yılların genç yazarları, sonraki yıllarda “Latino Boom” diye adlandırılacak çıkışlarıyla tüm dünya edebiyatını etkileyen Büyülü Gerçekçilik gibi akımlara neden oldular. Cortázar dışında hayatta olanlar bugün çoktan 70 yaşını Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-57022489739607394582010-12-20T13:40:00.003+02:002010-12-20T13:45:27.621+02:00Yasunari Kavabata "Dağın Sesi"<!--StartFragment--> DAĞIN SESİ Japon edebiyatının saygın yazarlarından Yasunari Kavabata’nın hayat hikayesi, trajik bir roman denli kurgusal gelir insana. İyi eğitim görmüş doktor babasını iki, çok varlıklı bir ailenin kızı olan annesini ise daha dört yaşına basmadan kaybeder. Kayıpları bununla kalmaz, on beş yaşına geldiğinde, hayatında sadece bir kez görebildiği ablasını, babaannesini ve Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-80390571543212554732010-12-20T13:34:00.003+02:002010-12-20T13:39:40.727+02:00İsmail Gezgin "Cinsellik ve Erotizm"<!--StartFragment--> TANRILARLA SEKS Arkeolojik buluntuların geçmiş çağların toplumları hakkında bilgi verdiğini biliriz ama günümüz arkeologları, en az toplumsal bilgiler kadar bireysel detaylara da önem vermeye başladılar. Bugün, eski çağları anlamak için sadece objeleri değerlendirmenin yetersiz kaldığını biliyoruz, buluntuların metin, sanat eserleri, gündelik objeler ve mimari Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-15585901108478220932010-12-20T13:32:00.001+02:002010-12-20T13:34:45.751+02:00Can Eryümlü "Elif! Elif!"<!--StartFragment--> ELİF! ELİF! İzmirli bir adam, bir sabah yarı uyanık rüyalarına devam eder. Karısı kendinden önce kalkmış, kahvaltı hazırlıyor belki de gazete okuyordur. Adam ise rüyasında aşk tanrıçası Afrodit ile sevişmektedir. Aslında herşey sıradan bir gün gibi başlar. Adının Engin olduğunu öğrendiğimiz adam antikacıdır, çok sevdiğini anladığımız karısı Elif ile iki yıl kadar önceAsuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-21349869060894884112010-11-13T22:45:00.003+02:002010-11-13T22:50:40.103+02:00Murat Gülsoy "Tanrı Beni Görüyor mu?"<!--StartFragment--> BİRİ BENİ GÖRÜYOR, ÖYLEYSE VARIM! Ressam ve heykeltraşların formla oynamayı edebiyatçılardan daha fazla sevdiklerini söylemek yanlış olmaz gibi geliyor. Yüzlerce yıl kalıplaşmış formla yazılanları düşününce, bazı geleneklerin ne denli zor kırıldığını anlıyor insan. Halbuki bir öyküyü anlatmanın sayısız yolu olmalı. Her öykü anlatıcı, her öykü için yeni form denemesine Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-68489779770523724042010-11-13T22:38:00.001+02:002010-11-13T22:41:15.213+02:00Demiryolu Öyküleri<!--StartFragment--> DEMİRYOLU ÖYKÜLERİ Öykü kitapları arasından en büyük ilgiyi derlemelerin gördüğünü söylemek yanlış olmasa gerek. Derlemeler arasında da, ilk sıralarda, belli bir tema altına toplanmış öykü kitapları gelir kuşkusuz. Farklı yazarların, dönemlerin ve tarzların öykülerini bir arada bulmak okura hoş gelir. Bu hafta yayımlanan Demiryolu Öyküleri böyle bir derleme. Bu kitapta, Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-886151335486320262010-10-18T15:19:00.002+03:002010-10-18T15:23:32.973+03:00"Bedende Kıpırdanmalar"<!--StartFragment--> BEDENDE KIPIRDANMALAR Üniversitede zorunlu anatomi ve fizyoloji dersi aldığımda, bedenlerimizi ne denli tanımadan büyüdüğümüzü görmek beni dehşetli şaşırtmıştı. Karaciğerimin ne yerini ne de fonksiyonlarını biliyordum oysa yirmi yaşındaydım. İlerleyen yıllar içinde, beden işlevlerinin en çok ruhsal ya da fiziksel sorunlar karşısında merak edildiğini gördüm. Genç ve Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-52401190031025515772010-10-18T15:14:00.002+03:002010-10-18T15:17:55.352+03:00<!--StartFragment--> 1900’lerde NEW YORK SOSYETESİ Her ülkenin edebiyat tarihinde, bir dönem, “görgü romanları”na rastlarız. Görgü romanı ya da diğer bilinen adıyla “adab-ı muaşeret romanları”, ülkemizde ulus devletin ilk kurulduğu yıllarda yazılmıştır. İngiliz edebiyatında “Novel of Manners” adıyla bilinen tür, 19. yüzyıl boyunca romantik akımın etkisinde gelişir. Genelde konusu, kişinin (Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-51444192751966521372010-10-18T15:10:00.002+03:002010-10-18T15:14:04.773+03:00DOĞAN AKHANLI<!--StartFragment--> BİTMEYEN 12 EYLÜL 12 Eylül darbecilerinin yargılanma sürecinin zaman aşımına uğrayıp uğramayacağı ile birlikte bir çok konunun şiddetli tartışmalara neden olduğu referandum günlerinde, Almanya’dan hasta babasını görmeye gelen yazar Doğan Akhanlı’nın tutuklandığı haberini okuduk. Bu ironik durum sanki bir kurguymuşcasına şaşırttı okuyanları. Romanlarından tanıdığım ve Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-40802750812147524782010-10-18T15:03:00.002+03:002010-10-18T15:08:16.295+03:00Alphonse Daudet "Sapho"<!--StartFragment--> ÇAĞLAR BOYUNCA ACIKLI METRES ÖYKÜLERİ Edebiyat tarihinin yinelenen bazı konuları vardır. Çağlar içinde, farklı biçimlerde ve yeni karakterle karşımıza çıkarlar; inançlar, ahlak, görgü değişse de, bazı ana temaların değişmediğini gösterir bize. Yüzlerce yıllık edebiyat tarihinde, yüzlerce kez anlatılan hikayelerden biri de, sokak kadını ile erkeğin aşkıdır. Sokak Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-81429191710010575452010-09-23T11:12:00.002+03:002010-09-23T11:19:00.447+03:00Çiğdem Kağıtçıbaşı "Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi"<!--StartFragment--> TOPLUMU ŞEKİLLENDİRECEK BİR KİTAP Bizim kuşağımız okuma yazmayı alfabe üzerinden öğrenmişti. Önce harflerin nasıl okunduğunu öğrenir, sonra sözcüklerin içinde bu harfleri tanıdıkça okumayı sökerdik. Şimdi okuma öğrenen bir çocuğa alfabe değil, heceler ya da doğrudan sözcükler öğretiliyormuş. Bunun nedenini emekli ilkokul öğretmeni bir akrabama sorduğumda, dünyada böyle Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13810904.post-40693028843505999732010-08-19T16:17:00.001+03:002010-08-19T16:19:44.556+03:00Lev Tolstoy "Savaş ve Barış"<!--StartFragment--> HARP ve SULH Çocukluk evimin kitaplığında eski bir cilt Harp ve Sulh dururdu, sanırım 300-400 sayfa kalınlığında bir kitaptı. Romanı okuduğumda kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama kitabı özgün ikibin sayfalık haliyle görmüş olsam mutlaka başlamaya korkardım. Şimdi yıllar sonra, yeni ve eksiksiz baskısıyla Savaş ve Barış’ı sanki ilk kez okuyorum. İlk karşılaşma, ilk Asuman Kafaoğlu-Bükehttp://www.blogger.com/profile/07914079798219640127noreply@blogger.com1