21 Mayıs 2008

Mehmet Erte "Bakışın Kirlettiği Ayna"


BECKETT-VARİ

Bu hafta okuduğum öykü kitabında daha birinci öyküyü bitirmeden bu yazıya “uzun zamandır okuduğum en iyi…” sözleriyle başlayacağımı biliyordum. Kitaptaki tüm öyküleri kahkahalarla okuduktan sonra --gördüğünüz gibi-- ilk cümleyi değiştirmedim.
Her okur öznel bir zevke sahiptir. Edebi değerlendirmelerin dışında, okurun kişiliğini yansıtan zevkleri edebi beğeniyi etkiler. Çok farklı türlerde eserlerden zevk alsam da, benim için gerçeküstü mizahın yeri başkadır. Gerçeküstü mizahın (ya da absürd edebiyatın) babası Sisifos Söyleni’nin yazarı Albert Camus sayılır fakat türü gerçek anlamda doruğa ulaştıran Samuel Beckett’dir.
Mehmet Erte’nin Bakışın Kirlettiği Ayna adlı öykü kitabından, tam da Beckett’in eserlerindeki tat alınıyor. Beckett’de rastladığımız türden bir mizaha sahip Erte; öyküleri de gerçeküstü mizahın özellikleri sayılan, gariplikler, bağdaşmaz durumlar, karşıt görüntüler ve anlamsız mantık yürütmelerden oluşuyor.
Erte’nin öyküleri genelde çok sıradan bir durum anlatır havasıyla başlıyor. İlk başta her şey mantıksal bir düzen içinde bir gerçekliğe sahip görüntüsünde ama ilerleyen satırlarda gerçeklikten kopuşuyla birlikte yazar bir üst gerçeklik oluşturmaya başlıyor.
Absürd edebiyatın bir özelliği, insanın evreni anlamlandırma çabalarındaki saçmalığı vurgulamaktır. “Absürd” sözcüğünü ilk kullananlardan Soren Kierkegaard, daha sonra varoluşçu felsefenin ve “Absürd Tiyatro”nun gelişiminde büyük rol oynayan Jean-Paul Sartre ve Samuel Beckett, hepsi insanın fazla anlamlar yüklediği doğanın aslında ne denli kayıtsız olduğunu anlatmaya girişmişlerdir. Fakat nihilist değillerdir, çünkü onlar yaşamın anlamsız olduğunu söylemezler, sadece yüklenen anlamların saçmalığını vurgularlar.
Mehmet Erte “Sinek” öyküsünde Kierkegaard’a yaptığı göndermelerle kendini bu türe yakın gördüğünü gösteriyor. “Af” adlı öyküsü ise Beckett’in anlamsızlık gülmecelerine benziyor. “Af” belediyede çalışıp çalışmadıkları belli olmayan iki adamı anlatır. Öykü “(g)ecenin bir vakti, arkadaşım Serkan’la, kasabamızın yeniden düzenlenen Mecburiyet caddesinde sokak lambalarının sağlam dikilip dikilmediğini denetliyorduk” diye başlar. Sokak lambalarının sağlamlığını kontrol eden iki müfettişin öyküsü elbette çok komiktir fakat yazarın asıl alay ettiği şeyin bu görev değil, bu görevi yapış biçimidir. Konu buraya gelince, bu iki adamın herhangi bir işte çalışıyor olabileceğini anlarız. Sonuçta önemli olan, yapılan işin saçmalığı değildir, o işi yapacak adamların mantığıyla işlerini yapıyorlardır. Herhangi bir işi aynı ciddiyetle yapan insanların her birinde görülebilir bu saçmalık. Hatta belki ölüm karşısında herhangi bir işi bunca ciddiye alarak yapmanın kendisi de saçmalıktır.
Bu türün en hoş yanı, mizahın çok şaşırtıcı noktalarda ortaya çıkmasıdır. Mehmet Erte’nin öykülerinde de durum böyle. “Alnıma bir delik açmam gerekiyordu” tümcesiyle başlayan “Delik” adlı öykü, büyük bir merak uyandırarak başlıyor, öykü neden bir delik açması gerektiğini değil, bu deliğin nasıl açılacağı konusuna daldıkça trajik gibi başlayan öykü alay ve gülmeceyle dönüşüyor.
Kitabın bence en güzel öykülerinden “Bana Ne Ben”de yazar bir ara “hikayeye geçmeden önce nasıl yazdığım hakkında konuşacağım. Çünkü her şeyin nasıl olduğu konusunda bir fikri olan ya da derhal bir fikir edinmek isteyen sizler çok tuhafsınız” dedikten sonra “ilk kelimeden sonra değilse bile, ilk cümleden, o da olmadı ilk paragraftan sonra yazar bir hapishanenin içindedir” diye açıklıyor yazma şeklini. Form açısından okurla da oynamaya başlıyor, okuru da kendi gibi metnin içine hapsetmeyi başarıyor, sürekli bir önceki paragrafa sonra son paragrafa okuru yollayarak, hep başladığı noktadan – hem de yazarın nasıl yazdığı hakkında hiçbir fikir edinmeden – öteye gidemiyor.
Bakışın Kirlettiği Ayna, bazen büyük bir acıma duygusu uyandırarak paranoyak bir zihnin işleyişine tanık olmamızı sağlıyor, bazen de yaptığımız her şeyden şüphe duymamızı sağlayacak kadar gerçeklik düzeyimizi alt üst ediyor. Karanlık-sever ve ironi-sever okurlar için ideal bir kitap.

Bakışın Kirlettiği Ayna / Mehmet Erte / Yapı Kredi / 2008 / 126 sayfa.


(Bu yazı 20 Mayıs 2008 tarihli Taraf Gazetesinde yayınlanmıştır.)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

selam erte...hikayeyle alakalı bi yorum yapmayacağım...bir şey diyecetim...sırra sen mi kadem bastın yoksa ben mi karıştım...şu küçümen dnyada bizi aynı güzergahlarda buluşturacak bir metroya denk gelirse göz krpışırız...hadi kal sağlıcakla..ben ali kemal