21 Mart 2008

Cormac McCarthy "İhtiyarlara Yer Yok"


İHTİYARLARIN YÜREĞİ DAYANMAZ


Şeker, un ve yumurta kullanmadan pasta yapamayacağınız gibi, iyi kalpli şerif olmadan da Western filmi yapamazsınız. Birkaç kötü adam, bir güvenilir şerif, biraz (koca bir çanta dolusu olduğunda daha da iyi) para ve Teksas çöllerinde birkaç kovalamaca sahnesiyle Western’iniz hazır.
Western kalıplarında gezinen dekoru ve yapısı olsa da, “İhtiyarlara Yer Yok” bu türü farklı bir boyuta çekiyor. Bir av sahnesiyle başlıyor film. Uzaktan vuramadığı ve sürünün kaçmasına neden olduğu için sürünün peşine düşen avcı, uyuşturucu çetelerinin geride çok sayıda ceset bırakan çatışma alanına girer. Moss adlı avcının bunca ceset karşısında verdiği tepki şaşırtıcıdır. Fazla şaşkınlık göstermez. Sanki çok tanıdığı bir sahnenin içindedir. Daha sonra Vietnam gazisi olduğunu öğrendiğimizde, bu tepkisi anlam kazanır.
Moss, yerdeki kan izlerini takip ederek, elinde bir çanta dolusu parayla kaçmaya çalışırken ölen başka bir adamın cesediyle karşılaşır. Parayı alır ve evine gider.
Film bu heyecanlı giriş sahnesinden sonra üç adamın kovalamacasına dönüşür. Uyuşturucu çetesi tarafından tutulan psikopat katil Chigurh (Javier Bardem), şerif Ed Tom Bell (Tommy Lee Jones) ve Moss (Josh Brolin) kanlı takibin karakterleridir. Her birinin avcı ve her birinin av olduğu bir oyundur başlayan. Oysa bu üç karakter film boyunca neredeyse hiç aynı sahneyi paylaşmazlar. Diyalogları hep diğerleri üzerinden olur, karşılıklı hiç konuşmazlar. Hiç yüz yüze gelmezler, hiç karşılaşmamışlardır ama birbirlerinin kokusunu metrelerce öteden tanıyacak kadar iyi bilirler.
Coen kardeşlerin yönettiği ve senaryosunu yazdığı bu film, ünlü Amerikalı yazar Cormac McCarthy’nin aynı adlı romanından bir uyarlama. Romanın adı da aynı, William Butler Yeats’in bir şiirinde geçen bir dize. “Burası ihtiyarlara uygun bir ülke değil. / Gençler birbirlerinin kollarında, kuşlar da ağaçlarda.” Fakat Yeats’in şiirinde sözü geçen ağaçlar ve kuşlar, ne romanda ne de filmde varlar.
İhtiyarlık konusunu ise romanda iyi anlıyoruz. Yaşlandığını düşünen şerif, artık onca kötülüğü düzeltemeyeceğinin farkına varıyor ve bu farkına varış onu güçsüz ve isteksiz yapıyor. Karşısında duran, büyük K ile yazılan Kötülük, onun tek başına temizleyeceği bir şey değil. Aslında sorun Şerif Ed Tom’un yaşlanması değil, dünyanın artık aynı dünya olmadığı. Sonunda dirençsiz kalan yaşlılar değil, iyiler.
İyi ile kötünün böylesi kesin çizgilerle ayrıldığı eserleri fazla sevmeyen biri olsam da, “İhtiyarlara Yer Yok” çok etkileyici bir roman. Corman McCarthy’nin özellikle silahlar hakkında bilgisinden okur çok etkileniyor. Romandaki en önemli kadın karakterin adını, ancak romanı yarıladığınızda öğreniyorsunuz, hâlbuki silahların her birinin adını, ne güce sahip olduğunu, ne tür kaplaması olduğunu, yarı ya da tam otomatik oluşunu, ince detaylarla anlatıyor.
Aslında silahların romanın başkahramanı olduğu bir roman yazmış McCarthy. Ed Tom karakteri hep belli bir nostaljiyle anıyor eski günleri. Şeriflerin bile silah taşıma zorunda olmadığı güzel eski günleri anlatıyor. Oysa romanda (filmde bu detay yoktu) kimliği olmadığı için dükkândan silah almaya gidemeyen Moss, bunu posta aracılığıyla sipariş vererek yapıyor.
Coen’lerin Oscarlı filmi sayesinde çok iyi bir yazarla tanışmış olduk. Romanda beni en çok etkileyen şeylerin başında aralarda yer alan Ed Tom’un içsesini duyduğumuz bölümler oldu. Bu bölümlerde roman kahramanı gündelik hayatın felsefesini yapıyor. Aileden gelen, babadan oğla kalan erdemi gösteriyor.
Roman bu yönüyle tam Coen kardeşlere uygun materyal barındırıyor. Coen’lerin filmlerinde ölüm üzerine espri yapılmasına sık rastlarız. “Fargo” gibi filmlerinde de kanlı sahneleri, seri cinayetleri çekebileceklerini göstermişlerdi. Bu romanı film olmadan okusaydım, mutlaka Quentin Tarantino ya da Coen kardeşler filme çekseler düşüncesi gelirdi.
McCarthy’nin, Beckett ve Ionescu benzeri bir ironi ile yazdığını söyleyebilirim. Filmde de bunu yönetmenler çok yerinde yansıtmışlar. Ayrıca sinemanın avantajını kullandıkları sahneler de olmuş, örneğin Ed Tom’un boş eve girip, hala terleyen soğuk süt şişesinden içmesi; Chigurh’un evden çıktıktan sonra çizmelerinin altına kan var mı diye bakması; ve Chigurh’un saç modeli (aslında romanda mavi gözlü) romanda verilenden fazlasını veriyor. Ama romanda da Ed Tom’u çok daha iyi tanıyoruz. Karısını, evliliğini, dostlarını ve onlara verdiği değeri iyice anlıyoruz. Ayrıca kitabın sonu ile filmin sonu aynı şekilde bitmiyor. Filmde para dolu çanta, belli bir zaman sonra sadece siyah bir çanta, sonunda da sadece bir imgeye dönüşüyor. Kimsenin para umurunda değilmiş hissine kapılıyoruz. Oysa kitap bu denli açık bırakmıyor öykünün sonunu. Bağlandığı noktalar sonu daha anlamlı kılıyor. Ayrıca eğer filmin sonunda para dolu çantaya ne olduğunu tam olarak anlamadıysanız, romanı mutlaka okumalısınız.

İhtiyarlara Yer Yok / Cormac McCarthy / çev.: Roza Hakmen / Kanat yayınları / 2008 / 220 sayfa.


(Bu makale 18 Mart 2008'de Taraf Gazetesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: